Cuma günü gazetemizde bir haber yayınlandı…
Çok önemliydi…
Hem, bir kesimin içinde bulunduğu hali resmetmesi bakımından önemliydi…
Hem de, plandan programdan yoksun, “ben yaptım oldu” mantığıyla hareket eden yöneticilerin sebep oldukları yıkımı göstermesi bakımından…
İsterseniz “Esnaf suskun, tezgah suskun..!” başlığıyla yayınlanan haberin ilk spotunu aynen verelim:
“Gülahmet semtinde bulunan Yeğen Ağa İş Merkezindeki Konfeksiyon tezgahları işsizlik nedeniyle birer birer boşaltılıyor. Yeğen Ağa İş Merkezinin ilk açıldığı zamanlar yaklaşık olarak 360 dükkanın hizmet verdiğini söyleyen esnaf, şimdilerde ise merkezde sadece 10 işyerinin hizmet verdiğini belirtiyorlar.”
***
Her habere olduğu gibi buna da okurlarımızdan çeşitli yorumlar yapılmış…
Kimi işi Mahmut Uykusuz’un vizyonsuzluğuna bağlamış kimi de O’nu savunmuş…
Bunlar çok önemli değil…
İçlerinden birisi var ki…
Olayı, ne virgüle ne noktalı virgüle hacet bırakmayacak ölçüde izah etmiş.
Onu da aynen sütunumuza alalım ve okurlarımızın dikkatine sunalım..
***
11 Eylül Erzurum’u bilmiyor başlığıyla yayınlanan yorum şöyle:
“Ben Mahallebaşının çocuğuyum, senin çok çirkince batalhane dediğin yerde onlarca terzihane vardı, buralarda yüzlerce insan çalışırdı ve ikinci el elbiseler ev eşyaları sanatkarların eliyle yenilenir, ihtiyaçlı insanlara satılırdı.
Üstelik o senin cahilce batalhane dediğin yerde hiçbir ahlaksız çirkin iş olmaz, esnafı izin vermezdi.
Pazar günleri oraya alışverişe ticarete giden herkes helalinden kazanırdı.
Kimi eski eşyasını satardı, kimi alırdı kimi elbise alırdı, kimi mutfak aleti alırdı. 11 eylül adlı Erzurum’u bilmeyen tanımayan adam, orası Erzurum’un tahta kalesiydi.
Küçükken orada arı gibi çalışan yüzlerce insanın evlerine ekmek götürme onurunu, heyecanını yakından gören biriyim. Orası aynı zamanda Erzurum’a imalatçı yetiştiren bir okuldu.
Uykusuz gibi Erzurum’u iyi bilmediğin için atıp tutuyorsun, orayı Uykusuz kaldırdı. Erzurum’un tahta kalesi yok oldu, zanaatkarlar yok oldu, Mahallebaşı da fonksiyonunu yitirdi. Uykusuz Erzurum ekonomisinin can damarını yok etti. İyi mi etti?..”
***
Evet…
Fazla söze hacet bırakmamış değerli okurumuz…
Ne ki…
Açtığı soruya da küçük bir cevap şart…
“İyi mi etti?” diye sormuş ya…
Elbet iyi etmedi…
Ancak…
Mukayese imkanı vermesi bakımından da fena olmamış…
Yani iyi ile kötüyü ayırt etmek açısından…
Maliyeti ağır; ama…
Başka türlü de somut örnek ortaya koyamıyorsunuz…
***
Bakın bu habere bir başka okurumuz, Orhan Küçük de bir başka açıdan yaklaşmış ve şu tespitleri yapmış…
İsterseniz onu da aktaralım…
Diyor ki: Mahmut Uykusuz'un yaptığı işlere bakın.
“1- Bit meydanına iş merkezi... Sinek avlayan esnaf ve gidip görün o iş merkezini, ne plan, plan; ne yerleşim, yerleşim. Tam ucube.
2- Boru Fabrikası. Trilyonlarımızı heba etti. Sonradan gördük ki, fabrikada hayvanlar barınıyorlar.
3- Yakut İş Merkezi. Buraya ruhsat vermek cinayet. Çünkü buranın altı dere ve kayma tehlikesi var. Allah korusun yarın öbür gün burayla ilgili böyle bir kötü durum ortaya çıkarsa sorumlusu Mahmut Uykusuz'dur. Tabi bir de, şimdi yerlerinde yel esen meşhur havuzlar. Başka aklınıza gelen bir şey var mı?”
Bizim cevabımız da…
Siyasi körlük içinde olmayan vicdan ehli okurların cevabı da elbet “yok” şeklindedir…
Orası kesin de…
Asıl önemli olanı…
3. maddeye yerleştirdiği icraat…
Bununla ilgili ayrı bir fasıl açmak ve değerlendirme yapmak lazım…
Önemine binaen…
Ayrıntılı inceleme ve irdeleme şart!